Domuz gribi aşısı yaptırmalı mı?

8 Kasım 2009 Pazar

500 bin dozluk domuz gribi aşısı Türkiye’ye geldi. Ankara ve Diyarbakır’da görülen vakalar yüzünden bazı okulların tatil edilmesiyle paniğe kapılan vatandaşlar, doktorların ağzından çıkacak kelimelere bakıyor

PROF. DR. SERHAT ÜNAL Bağışıklık sistemizayıfa öneririm
DOMUZ gribi binde 1-1.5 öldürüyor. Şu haliyle mevsimsel gribe göre daha az tehlikeli gibi düşünülmemeli. Bir virüsün tehlikesini, ne kadar sıklıkta görüldüğü ve ne kadar çok öldürücü olduğu belirler. Domuz gribi az öldürüyor ama çok sık görülüyor. Virüsün çok hızlı yayılması halinde kısa sürede, başta sağlık çalışanları olmak üzere çok kişiye bulaşmasıyla ciddi iş gücü kaybına, tedavi için ekonomik zarara, eğitim sisteminde aksamalara yol açacaktır. Domuz gribi aşısını da aynı mevsimsel aşı da olduğu gibi, ‘65 yaş üstü bağışıklık sistemi zayıflamış olanlara, karaciğer, böbrek, kalp yetmezliği çekenlere, kanser tedavisi görenlere’ yapılmasını öneriyoruz. Yumurtaya alerjisi olanlar yaptırmamalı. Mevsimsel aşı olanlar aynı zamanda domuz gribi aşısı da yaptırabilirler.

DOÇ. DR. ÖNDER ERGÖNÜL Soğukkanlı olun DSÖ’yü dinleyin
BİR sağlık çalışanı olarak bu aşıyı vurulmam gerekiyorsa vurulurum, hastalarıma da tavsiye ediyorum. Muhtemel bir salgında sağlık çalışanları aktif çalışmak zorunda. Üç günlük iş güç kaybı sıkıntı yaratacağından, bu hizmetlerin aksamaması için aşı olmak isterim. Evet kafa karışıklığı var, ancak soğukkanlı olmayı öneriyorum. Çünkü Dünya Sağlık Örgütü’nü rehber alıyorum. Bu kurumun belirlediği risk gruplarına tavsiye ediyorum. Kamuoyunda DSÖ’ye ve ilaç firmalarına yönelik eleştiriler var. Şu ana kadar gördüğümüz bilimsel verilerin içinde olumsuz bir şey yok. Kahve sohbeti yapar gibi karşı çıkılması kafaları karıştırıyor. Hastalıkla ilgili paniğe yol açacak açıklamalar yapılması da doğru görmüyorum. Bilimsel araştırmaların azlığı ifadesi, kobay olacağız gibi söylemler de yanlış.

PROF. DR. AHMET R. KÜÇÜKUSTA Çok yeni, yan etkileri şüpheli
OTUZ seneden beri uygulanmakta olan grip aşılarının etkinliği bile ciddi şekilde tartışılırken, henüz çok yeni üretilen bir aşının ne derece etkili olacağını bilmek mümkün değil. Her sene olağan gripten 250 bin -500 bin insan ölürken, domuz gribinden bu güne kadar ölen insan sayısı sadece 4 bin 500. Aşının çok kısa sürede üretilmiş olması ve katkı maddeleriyle ilgili yan etki ihtimalleri de hesaba katılmalı. Grip aşısına veya domuz gribi aşısına karşı değilim. Ben gerekliliği, etkinliği kesin olarak bilinmeyen ve yan etkileri konusunda şüpheler olan aşılara karşıyım. Olağan grip aşısını da etkinliği konusundaki kesinliği hakkında emin olmamakla birlikte ağır kalp, şeker, böbrek, KOAH hastalarına, bazı kan hastalığı ve bağışıklık yetersizliği olanlara tavsiye ediyorum.

PROF. DR. MUSTAFA BAKIR Tehlikeyi görmek lazım, yaptırılmalı
BİR hekim olarak kendim de domuz gribi aşısını vurulacağım, çocuklarıma da yaptıracağım. Domuz gribi mevsimsel gribe oranla 5-10 kat daha fazla ölüme yol açıyor. Eğer kronik hastalığı varsa kişide ölüm oranları daha da yükseliyor. Biz Dünya Sağlık Örgütü’nü örnek alıyoruz. DSÖ, daha önce dünya medyasında çıkan haberlerin yanlış olduğunu açıkladı. Karşı çıkanlar önce DSÖ’nün sitesine girip oradaki bilgileri okusun. Sadece antikor geliştiriyor demek yalan söylemektir. Bütün dünyada ülkeler aşıyı harıl harıl yaparken, bunları tartışmak yanlış. Bu aşıda kullanılan adjuvanlar, 50 yıldır çocuklara kullanılan aşılarla benzer maddeler içeriyor. Yakın tehlikeyi görmek lazım. Ben bu yüzden hastalarıma vurulmalarını tavsiye ediyorum.

‘Termal kameralar’ artık önemini yitirdi
TÜRK Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları (KLİMİK) Derneği üyeleri yaptıkları bir toplantıyla domuz gribinden korunma ve yapılması gerekenler konusunda bir rehber belirledi. Buna göre, bu süreçte öncelikle yapılması gerekenler şöyle:

l Termal kameralar önemini yitirdi. Artık havalimanlarından kaldırmalı.
l Yurtdışından gelenlerin doldurması istenen formlar da tıpkı termal kameralar gibi gereksiz..
l Öksürürken ve hapşırırken ağzınızı ve burnunuzu kapatın. Kullandığınız mendilleri hemen çöpe atın.
l Ellerinizi sabunlu suyla yıkayın. Su ve sabun bulamazsanız alkollü temizleyiciler kullanın. ‘El hijyeni’ uyulması en önemli kontrol önlemlerinden biridir..
l Ellerinizi ağız ve buruna götürmeyin. Virüs bu yolla yayılabilir.
l Çevrenizdeki hastalardan uzak durun.
l Hastalanınca vakit geçirmeden doktora başvurun. Mümkünse okula ve işe gitmeyin.

Domuz Gribi TSK’ya da sıçradı

Sağlık Bakanlığı bugün yaptığı açıklamada 2 kişinin daha domuz gribinden hayatını kaybettiğini ve ölü sayısının 23′e yükseldiğini söyledi. TSK’de de ilk domuz gribi haberi GATA’dan geldi. GATA Komutanı hastalık nedeniyle tedaviye alındı.

Milletvekillerinin odalarına dezenfektan yerleştirildi. Meclis Başkanı Şahin aşı olacağını söyledi. TSK’de ilk Domuz gribi haberi GATA’dan geldi. GATA Komutanı hastalık nedeniyle tedaviye alındı.

Domuz gribi Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) de görüldü. TBMM’de bir milletvekili sekreterine Domuz gribi teşhisi kondu. Dinlenmesi için izin verilen sekreterin sağlık durumunun iyi olduğu açıklandı. 4 bin kişinin çalıştığı ve bir o kadar da ziyaretçinin girdiği Meclis’te önlem olarak milletvekili odalarına dezenfektan konuldu. Aşı olacağının mesajını veren TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Parlamento Muhabirleri Derneği ziyaretinde “Aşılı ağacın meyvesi sağlıklı olur” dedi.

GATA Komutanı da grip
TSK’da ilk Domuz gribi teşhisi dün kondu. Rahatsızlanan Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) Komutanı Korgeneral Hasan Memişoğlu’na hastanede yapılan muayenesinde Domuz gribi teşhisi konuldu. GATA’da tedaviye alınan Memişoğlu’nun durumunun iyi olduğu, 2-3 gün içinde taburcu edileceği belirtildi.

Askeri personel aşılanıyor
Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Ferit Güler, TSK içinde de Domuz gribi şüphelisi olarak rapor edilen personel bulunduğunu açıkladı. “Ölümcül bir vakayla karşılaşılmamıştır” diyen Güler, TSK’da, aşının askeri sağlık personeli ile risk gruplarındaki personele uygulanmaya başladığını söyledi..

Hepatit-A Sarılık Aşısı

Bu aşının da adı sarılık aşısı olmasına karşın diğerine oranla daha az yaygın olarak yapılmaktadır. A tipi bulaşıcı sarılıklar ağız yoluyla bulaşması nedeniyle B tipine göre çok daha yaygın olarak insanları hasta etmesine karşın genellikle 2 hafta süren hastalık, 2-4 hafta da nekahat döneminden sonra şifa ile sonuçlanır. Ciddi sonuçlara yol açması çok nadirdir. Aşısının yaygınlaşmamasının en önemli sebebi budur. Hepatit – B ise kolaylıkla bulaşmamasına karşın bulaştıkdan sonra tedavisi olmayan bir hastalıktır. Bu aşı son yıllarda gündeme gelmektedir. Bu aşı özellikle yuva, kreş, okul gibi kalabalık yerlerde bulunan, ailesinde ve çevresinde hasta veya hastalanma olasılığı yüksek olan kişiler bulunan kişilere yapılmalıdır. Hastalanma olasılığı; askeri birlik, sağlık, gıda, temizlik sektörü, cezaevi, otel gibi yerlerde çalışan ve sık seyahat eden kişiler de daha yüksektir.

Uygulama Programı : Bir yaşından sonra yapılabilirse de 2-3 yaşından sonra yapılması daha uygundur. İki aşı üreticisi firmanın biri 2 yaş, diğeri 10 aylıktan itibaren yapılabileceğini belirtmektedir. Bir doz yapıldıktan sonra 6 ay ile 5 yıl arasında bir tekrar dozu en az 20 yıl, belki de yaşam boyu koruyuculuk sağlamaktadır. İlk doz bile 5 sene kadar koruyucudur. Aşı yapılmadan önce Hepatit-B de olduğu gibi test yapılabilir. Çok gerekli bir test değildir, insanların daha öncesinde mikrobu alıp almadığını gösterir. Sessiz yani sararmadan sarılık geçirmek, özellikle çocukluk yıllarında kolaydır. Hastalığı geçirmiş kişilere aşı yapmanın bir yararı yoktur, sadece gereksizdir. Adale içi iğne ile uygulanır. Suçiçeği aşısından sonra en pahalı ikinci aşıdır.

Lokal etkileri dışında ciddi bir yan etkiye yol açmaz.

Su Çiçeği – Varicella Aşısı

Son 4-5 yılda kullanıma izin verilmiştir. 10 yıl kadar Amerika’da immun sistemi zayıf, özürlü çocuklarda araştırma amaçlı kullanıldıktan sonra etkili olduğu anlaşılarak aşı olarak kabul edilmiştir.

Yeni bir aşı ve oldukça pahalı olması sebebiyle hekimler arasında bile kararlılıkla uygulanmamaktadır. Koruyuculuk süresi için net bilgiler yoktur. Üretici firmalar 10-15 yıl olduğunu öne sürmektedirler. Şu anda ilk aşı olan çocuklar 13-15 yaşlarındadır ve hala hastalanmamışlardır. Endişe edilen konu acaba erişkin yaşında koruyuculuk azalması nedeniyle hasta olunabilir mi kaygısıdır. Bu soruya bu gün kesin yanıt vermek olanaksızdır. Ama benim fikrim aşı yapılmasından yanadır. Gerekçem de şudur. Madem aşı kesin olarak 10-15 yıl koruyor, şimdi aşılanmakla bu süre garanti altına alınıyor. Bilim ve teknoloji hızla ilerliyor. 15 yıl sonra ne olacağını bilmiyoruz, belki yeni tip aşılar çıkacak, belki koruyuculuğun daha uzun olduğu anlaşılacak. En kötü ihtimalle bir doz daha ayni aşıdan olunur, hasta olmaktansa birkaç kez aşı yapılması bence daha iyidir.

Aşılamanın diğer bir faydası da bence aşı olan kişiler ileri de Zona hastalığına da yakalanmayacaklarıdır. Çünkü Zona olabilmek için Suçiçeği hastalığını geçirmek gereklidir.

Uygulama : Aşı 10-12 aydan (Bence 15 aydan) sonra yapılabilir. Cilt altı iğne ile uygulanır.

Lokal etkiler dışında ciddi bir yan etki yapmaz.

Verem Aşısı –BCG

1998-99 yılına kadar doğumdan hemen sonra veya ilk 1-2 gün içersinde yapılmaktaydı. Bunun sık olarak yan etkilere yol açması nedeniyle artık bebek 60 günlük olduktan sonra yapılmaktadır.

Standart olarak sol omuz başına cilt içi enjeksiyon şeklinde yapılır. Aşı yapılırken kısa bir süre sonra kaybolan bir kabartı oluşmalıdır. Bu böcek-sinek ısırığı gibi bir kabartıdır, iğnenin doğru olarak cilt içi yapıldığını gösterir. 5-10 dakika içersinde kaybolur.

Aşı yeri ilk gün ellenmemeli ve yıkanmamalıdır. Ateş gibi yan etkilere pek yol açmaz. Aşıdan yaklaşık bir ay kadar sonra aşı yerinde önceleri bir sertlik, daha sonrası küçük bir sivilceye benzer kızarıklık olur. Bu sivilce yavaş seyirle kabuk oluşturur ve sonra da bir iz bırakarak iyileşir. Bilinmesi gereken şey bu sivilce oluşumu ve iyileşmesi aylar süren bir sürede gerçekleşeceğidir fakat bir yakınmaya yol açmayacağıdır.

Yapılan aşı her zaman bu şekilde seyretmeyebilir. Bazen aşının yapılmasının üzerinden birkaç ay geçmesine karşın bu değişikliklerin hiç birisi olmaz. Bu durumda aşı tutmamış olabilir, test yapılıp, gerçekten tutmamış ise aşı tekrarlanır. Bazen de tam tersi bir durumla aşı küçük bir sivilce değil, kocaman bir çıban haline gelip, koltuk altı, boyun bölgelerinde bezeler ( Lenfadenopati) yapar. Bu durumda da doktor tarafından gereken takip ve tedavi yapılmalıdır.

Normal koşullarda aşı bebek 4 aylık olana kadar yapılmalıdır, eğer bu süre geçirilmişse önce PPD testi yapılmalı, bunun sonucuna göre aşı yapılmalıdır. Bu testin yapılma sebebi bebeğin aşısız geçirdiği süre içersinde verem mikrobunu alıp almadığının kontrol edilmesidir.

Aşının etkinliği 5 yıl kadardır ve 5 senede bir doz tekrar yapılmalıdır. Ülkemizde genellikle ilkokul 1. ve 5. sınıflarda yapılmaktadır. Maalesef pratikte bir çok okula aşılama için gidilememesi sebebiyle aşılamalar eksik kalmaktadır. Hele Lise yıllarındaki aşılar neredeyse hiç yapılmamaktadır.

Grip Aşısı

Son yıllarda gündemde olan bir aşıdır. Üzerinde çok spekülasyon yapılmaktadır. Aşının ilk ortaya çıkışı yaşlı, müzmin solunum yolu problemi olanlar, şeker hastaları gibi insanlar için önerilmekteydi. Daha sonraları bazı yöntemler kullanılarak geniş toplum kitleleri aşı olmaya özendirildi, gerekli gibi bir durum oluşturuldu.

Aşının net özelliği şudur. WHO – Dünya Sağlık Örgütü dünyada virüslerin yayılma haritalarını çıkararak, her yıl gelmekte olan sonbahar, kış, ilkbahar döneminde salgınlar yapması olası virüsleri tahmin eder. Bu salgın olasılığı en yüksek olan 3 virüse karşı aşı üretilir. Aşı yapılan insanlar bu üç çeşit virüse karşı bağışıklanırlar. Fakat insanları hasta eden çok sayıda virüs bulunmaktadır. Bu virüslere karşı bağışık hale gelenlerin başka virüslere de karşı daha dayanıklı olacakları iddia edilmektedir. Fakat kesin olan sadece aşının içersindeki 3 çeşit virüse bağışıklık kazanılır. Bu virusler ağır seyreden ve salgınlarla yapan tipteki griplerin sorumlusudur. Her türlü nezle, soğuk algınlığının sorumlusu değillerdir.

Aşılanan insanlar hiçbir virus enfeksiyonuna yakalanmayacak diye bir beklenti olmamalıdır. İnsanlar bir şekilde virüsle karşılaşıp hasta olmadıklarında bunu anlama şansları yoktur. Ancak hasta olduklarını anlayabilirler. Bu nedenle bazıları “aşı geçen sene işe yaramıştı ama bu sene yaramadı “ derken ne zaman virüsle karşılaşıp hasta oldukları zamanları değil, başka virüsle karşılaşıp hasta oldukları durumları söylemektedirler. Belki aşı işe yaradı dedikleri yıl virüsle hiç karşılaşmadılar ama hasta oldukları yıl belki 10 kez virüsle karşılaştılar, hasta olmadılar fakat bir kez farklı bir virüsle karşılaştılar ve hasta oldular.

Aşının içerdiği virüslere karşı % 90 kadar bir koruyuculuk sağladığı bildirilmektedir.

Özet olarak ben herhangi bir özel sorunu olmayan kişiler aşı olma konusunda fikrimi sorduklarında aşının maliyeti sizi rahatsız etmiyorsa olun diye cevap veriyorum. Aşı bir tedbirdir, sizi bir kez bile grip olmaktan korusa ödediğiniz paraya değer.

Uygulama programı : Erişkinlere ve 8 yaşından büyük çocuklara tek ve tam doz yapılır. Daha önceki yıllarda 6 yaş altındakilere önerilmemekteydi. Daha sonra bu sınır 2 yaşına, şimdi de 6 aya kadar inmiş bulunmaktadır.

Bu konuda bilgiler daha ziyade aşı üreticisi firmalardan gelmektedir. Bu aşılara ait araştırmalar da genellikle aşı firmaları tarafından yapılmakta veya yaptırılmaktadır. Bu sonuçlara şahsen bazen itibar ediyor, bazen de etmiyorum.

Hastalarıma önerirken kendi fikirlerimi de göz önünde bulunduruyorum. Bu nedenle henüz 2-3 yaşın altındaki çocuklara grip aşısı yapılması konusuna pek de sıcak bakmıyorum.

Aşı üreticileri 6 ay ile 3 yaş arasındaki çocuklara ilk kez aşı yapılırken bir ay ara ile 2 kere yarım doz; daha önce aşılanmışlarsa 1 kez yarım doz yapılmasını öneriyorlar. 3 ila 8 yaş arasındaki çocuklara ilk yıl birer ay ara ile 2 kez tam doz, daha önce aşılanmışlarsa 1 kez tam doz yapılır.

Difteri-Boğmaca-Tetanoz (Karma Aşı)

Difteri-Boğmaca-Tetanoz: Karma aşı olarak bilinen aşıdır. Kısaca DBT veya BDT gibi isimleri vardır. Uzun yıllardır çocuklara yapılmaktadır. Üretim teknolojisi yıllar içersinde oldukça değişiklikler göstermiştir. Eskiden sığır, at gibi büyük baş hayvanların kan serumundan elde edilmekteydi. Bu oldukça fazla yan etkiye neden olmaktaydı. Bu günlerde kullanılan cinsleri yan etki yönünden eskiye oranla daha sorunsuz olmalarına karşın yine de çocuk aşıları içersinde en sorunlu aşıdır. Yaygın olarak metal tuzlarına emdirilmiş hücre içeren tipi kullanılmaktadır. Ayrıca hücre içermeyen tipi de vardır. Bu hücre içermeyen (asellüler) aşılar en düşük yan etki oranına sahip olmalarına karşın fiyat yönünden diğer tipe oranla 8-10 kat gibi daha pahalıdırlar.

Adale içi enjeksiyon ile uygulanır. Küçük bebeklerde genellikle bacağın uyluk denilen diz ile kalça arası bölgenin ön ve dış tarafına yapılır. Kolun dirsek ile omuz arasında kalan bölgeye veya omuza da yapılabilir. Fakat adale enjeksiyonlarında 2 yaşın altında uyluk tercih edilir.

Uygulama Programı:
* İki aylıktan sonra başlanır.
* 1-2 ay aralıklarla peş peşe 3 doz yapılır.
En uygun aralık 6-8 haftadır ama aşının yapıldığı yere göre değişiklik olabilir. Kamuya ait yerlerde hızlandırılmış aşılama uygulandığı için aralıklar 4 hafta olarak uygulanır. Özel yerlerde de genellikle 2 ay ara ile yapılır. Hangi şekli daha doğrudur diye bir şey yoktur fakat gelişmiş ülkelerde 6 - 8 hafta aralıkla yapılmaktadır. Aralıklar 4 haftadan daha sık olmamalıdır. Bazı durumlarda 8 haftayı geçebilir. Bu bir sorun değildir. Hastalık, sosyal engeller gibi durumlarda aşı programında kaymalar olabilir. 8 hafta yerine 3-4 ay olması problem değildir fakat aşılama uzadıkça yeterli bağışıklık kazanma süresi uzamakta ve bebek hastalanma riski taşımaktadır. 3.doz aşıdan 1 yıl sonra 1.tekrar, 2-4 yıl sonra da 2. tekrar dozları vardır. İkinci tekrar dozu ilkokul 1. sınıfta da yapılabilir. Bu dozda artık boğmaca aşısı içermeyen DT. Formu kullanılmalıdır. 4-5 yaşından sonra Boğmaca aşısı yapılmaz, bazı sakıncaları vardır. DT. Aşıda ilkokul 5 ve lise de tekrar yapılır ama difteri aşısının erişkin tipi kullanılmalıdır. İlkokul 5 ve lise çağlarında genellikle erişkin tip difteri kullanılmaması nedeniyle difteri aşısı çıkartılarak tek Tetanoz olarak yapılır.

Yan Etkiler : En sık yan etki yapan aşıdır. Lokal olarak şişme, kızartı, ağrı ile sistemik olarak ateş bunların en sık görülenleridir. İğne yerinde metal tuzu içeren cinsler bir nodül ( derinin altında nohut kadar sertlik) yapabilirler. Bu nodül birkaç ay içersinde kendiliğinden kaybolur. Morarma-kızarma açısından takip edilmelidir. Aşı uyluktan yapıldığında çocuk bacağını 1-2 gün için basmayabilir, bu aşının lokal etkisinden dolayıdır, devam etmemesi gerekir. Hekimlerin çekindiği daha ziyade boğmaca aşısına bağlı olarak gelişen, aşıdan 2 saat sonra ortaya çıkan , ince-tiz sesli ve uzun süren (3-4 saat) ağlama krizleri, yüksek ateş ve ateşli veya ateşsiz havale (konvülziyon) dir. Böyle bir etki görüldüğünde ya boğmaca aşısı bir daha iç yapılmayacak ya da asellüler formdaki aşı kullanılacaktır. Bu yan etkiler genellikle hekim tarafından tedavi edilmesi gereken olaydır. Evde anneler ateş düşürücü-sakinleştirici fitil, şurup verebilirler.

Kuduz – Rabies HDCV Aşısı

Normal olarak herkese yapılan aşılardan değildir. Gerekli hallerde yapılmaktadır. Şüpheli hayvan ısırık ve tırmalamalarından sonra yapılmaktadır. Eskiden kullanılan formu artık uygulamadan kaldırılmıştır. Koyun beyninde pasajlar yapılarak elde edilen aşının yan etkileri fazla idi. Bu gün için insan hücre kültürlerinde üretilen aşılar kullanılmaktadır. Bunlar diğer aşılar gibi adale içi iğne ile uygulanır. Gerekli olan durum ile ilgili iki çeşit program vardır.

Şüpheli hayvan kontrol altında: 10 gün süren gözlem süresince 0, 3, 7. Günlerde yapılır ve eğer hayvan bu sürenin sonunda canlı ve kudurmamışsa aşılama kesilir.
Şüpheli hayvan kayıp veya kuduz olduğu kesinse: Bu durumda 0, 3, 7, 14, 30 ve 90. günlerde toplam 6 doz aşı yapılır. Gerçi bir de 3 ayın sonunda bir 7. Doz yapılabilirse de bu risk altında olanlar (Veteriner gibi) dışındakilere önerilmez.
Günlük yaşamda kedi, köpek, fare ısırıkları ve tırmalamaları ile sık olarak karşılaşılır. Burada dikkat edilmesi gereken konu bunun hangi şartlar altında ve hayvanın durumudur. Hayvan aşılı, ev dışına çıkmayan türde, oynarken, önünden yemeğine uzanıldığında, yavrularına yaklaşıldığında gibi durumlarda ise olasılık çok azdır. Fakat bu herhangi bir hekime sorulduğunda kimse risk altına girmek istemiyeceği için aşılama olasılık çok düşük olsa bile aşılama önerilir. Ben şimdiye kadar şüpheli hayvan beyninin tetkik için laboratuara gönderildiğinde kuduz çıkmadığını hiç görmedim. Nedense benim karşıma çıkan tüm tetkik sonuçlarına göre itlaf edilen hayvanların hepsi kuduz olmuşlardı. Ülkemizde kuduz tanısı konan insanlara rastlanmaktadır. Bunlar bazı yıllarda 1-2 vaka ile sınırlıdır.
Aşının lokal yan etkileri dışında genel etkileri pek yoktur. Çok nadir ansefalit yaptığı bildirilmiştir. Benim bildiğim yayınlanmış birkaç vaka olduğudur.