HEMOROİD " BASUR " LASERLE TEDAVİSİ

27 Şubat 2009 Cuma

Hastalığın 4 evresi vardır. Uygulanacak tedavi hastalığın evresine bağlıdır. Erken evre vakalarda ( evre 1), diet önerileri dışkılma alışkanlıının düzenlenmesi, bazı bitkisel katkılar veya ilaçlar ile tedavi salanır. Daha ileri evrelerde ( evre 2-3), kurutucu madde injeksiyonu (skleroterapi), band ligasyonu ve infrared koagülasyon tedavi yöntemleri uygulanabilir, ilerlemiş vakalarda ( evre 4), cerrahi tedavi yöntemleri, stapler ( Longo yontemi.) veya ultrasonik disektör ile hemoroidektomi yöntemleri kullanılabilir.

Nd-YAG lazer doksanlı yıllarda cerrahinin alanına girdikten sonra hemoroid tedavilerinde de kullanılmaya başlanmıştır. Beam ve kontakt olmak üzere temel olarak iki şekilde uygulanabilir. Bu yöntem ile hemoroid memeleri küçültülür veya büyük hemoroidler kesilerek çıkartılır. Ağrısı çok az olduğundan işe dönme süresi daha kısadır.
Hastanın lazer ameliyatından sonra hastanede yatmasına gerek yoktur.
Lazer hemoroidektomi veya lazerle koagülasyon ikinci ve üçüncü dereceye kadar olan hemoroidlerde çok iyi sonuçlar vermekte, dördüncü evre hemoroidlerde ise günümüzde
tecrübenin artmış olmasına bağlı olarak daha sık kullanılmaktadır. Nd-YAG laser teknolojisinin avantajı bu bölgenin sinir uyarıları nedeni ile çok hassas ve damar ağı nedeni ile kanamalı bir bölge olmasına rağmen, operasyon esnasında kanamanın çok az olmasına imkan sağlaması ve olan az miktardaki kanamları çok iyi denetleyebilmesi, doku travmasını çok az oluşturduğu için yara iyileşmesinin diğer cerrahi yöntemlere göre daha hızlı olmasıdır.
Hastalar böylece hastanede kalış süresi azalmış, iyileşme süresi kısalmış, cerrahinin getireceği komplikasyonlar azaltılmış, operasyon sonrası ağrı düzeyi azalmış olarak tedavi edilebilmektedir. Laser teknolojisinin yüksek maliyeti, hastaların hastanede kalma süresindeki azalma, işe dönme sürelerindeki azalma ve postoperatif hasta konforu ile ele alındığında uzun vadede o kadar yüksek olmamaktadır.

Bu Konu ile ilgili diğer konularımız:

HEMOROİD "BASUR" NEDİR?
HEMOROİD "BASUR" KLİNİK MUAYENESİ
HEMOROİD "BASUR" TEDAVİ YÖNTEMLERİ

HEMOROİD " BASUR " TEDAVİ YÖNTEMLERİ

ILIK SU OTURMA BANYOSU:
Anal bölgede cerrahi veya medikal her ne patoloji varsa, tedavide birinci ilke, düzenli ılık su oturma banyosu sıcak torba uygulaması yapmaktır.

AĞRI KESİCİLER:
Ağrı kesici kullanımı arttır. Ağrı kesiciler tablet, iğne veya melhem şeklinde olabilir. Bunlar anal spazmı yumuşatır; ödemi, ilikleri ve dolayısıyla ağrıyı hafifletir.

HEMOROİD MELHEMLERİ:
Bata akut yani alevli durumlar olmak üzere; bütün hemoroidlerde; müdahale yapılmı olsun veya olmasın; melhem kullanılır.

GAİTANIN "DIŞKI" YUMUŞATILMASI:
Hemoroidlerin ve fissürlerin oluşması veya alevlenmesinde, gıdaların türü, gaitanın sertliği veya yapışkanlığı, kabızlığın veya sık sık dışkılamanın ve bazan da ishalin olumsuz etkileri olduğu için; ishal ve özellikle KABIZLIK mutlaka düzeltilmeli; tuvalete çıkış programlanmalı, düzene sokulmalı.

Bu Konu ile ilgili diğer konularımız:

HEMOROİD "BASUR" NEDİR?
HEMOROİD "BASUR" KLİNİK MUAYENESİ
HEMOROİD "BASUR" LASERLE TEDAVİSİ

HEMOROİD "BASUR" KLİNİK MUAYENESİ

HEMOROİD "BASUR" KLİNİK MUAYENESİ NASIL YAPILIR:

ANAMNEZ "HASTALIK HİKAYESİ":
Doktor hastanın şikayetlerini dikkatle dinler. Bu görüşmenin amacı hastaya ait özellikler ve hastalığın seyrini ortaya koymaktır. Hastanın:

  • Diyet şekli,
  • Dışkılama ve tuvalet alışkanlığı,
  • Hastalığın şiddetlenmesine neden olabilecek etkenler
  • Ailesel hikayesi değerlendirilir.
MUAYENE:
Hastanın utanmasına neden olmayacak bir ortamda yapılmalıdır. Bu muayene sırasında doktor makat bölgesini ve kalın bağırsağın son kısmı olan rektumu da parmakla muayene etmesi gerekir. Bu şekilde ayırıcı tanıda akla gelebilecek diğer hastalıkların varlığı da araştırılır.

ENDOSKPİK MUAYENE:
Kalın bağırsağın içini örten tabakanın direkt gözle incelenmesine endoskopi denir. Bu işlem sadece makat için yapılırsa anoskopi, rektum ve sigmoid kolon için yapılırsa rektosigmoidoskopi ve tüm kalın bağırsak için yapılırsa kolonoskopi denir.

Bu Konu ile ilgili diğer konularımız:
HEMOROİD "BASUR" NEDİR?
HEMOROİD "BASUR" TEDAVİ YÖNTEMLERİ
HEMOROİD "BASUR" LASERLE TEDAVİSİ

HEMOROİD "BASUR"

Halk arasında "basur" olarak bilinen hemoroid hastalığı anüs(barsağın son çıkış kısmı) bölgesinde normalde bulunan damar yumağının belirginleşmesi ve sarkması sonucu oluşan rahatsızlığa verilen isimdir.


HEMOROİD "BASUR" NASIL TANI KONULUR?
Bu şikayetlerle hekime başvuran hastanın şikayetleri dikkatlice dinlendikten sonra yapılan anal muayene genellikle genç hastalarda tanı için yeterlidir. Rektal kanama (Makat kanaması) şikayeti ile gelen hastalara rektoskopi önerilir. Kırk yaş ya da üstü kabızlık şikayeti ile gelen ve yapılan anal muayenesinde hemoroid saptanan tüm hastalarda kolonoskopik tetkik önerilmektedir.

HEMOROİD "BASUR" SEBEPLERİ NELERDİR?
  1. Kabızlık
  2. Uzun süreli ishaller
  3. Ailevi yatkınlık
  4. Toplardamar yapısındaki bozukluklar
  5. Karın içi basıncını arttıran sebepler(gebelik, siroz)
  6. Acılı ve baharatlı gıdaların fazla tüketilmesi
  7. Aşırı alkol tüketimi
  8. Tuvalet ihtiyacını ertelemek ve tuvalette uzun süre oturmak.

HEMOROİD "BASUR" DERECELERİ:

1.DERECE HEMOROİD: Kanama en önemli şikayettir. Hemoroidler rektoskopi sırasında saptanır.

2.DERECE HEMOROİD:Kanama ve kaşıntı şikayetleri görülür. Ikınma ile anal muayene esnasında saptanır.

3.DERECE HEMOROİD:Kanama, kaşıntı ve makatta ıslaklık hissi şikayetleri ile başvurulur. Anal muayenede prolabe yani makatın dışında hemoroid pakeleri görülür.

4.DERECE HEMOROİD:Kanama, kaşıntı, akıntı ve ağrı şikayetleri görülür. Muayene ile içeri redükte edilemeyen şişlikler saptanır.
Bu Konu ile ilgili diğer konularımız:
HEMOROİD "BASUR" KLİNİK MUAYENESİ
HEMOROİD "BASUR" TEDAVİ YÖNTEMLERİ
HEMOROİD "BASUR" LASERLE TEDAVİSİ

KALP KRİZİ BELİRTİLERİ (TEST)

  • Göğsünüzde tam yeri belli olmayan sıkışma hissi veren bir ağrı var mı?
EVET / HAYIR
  • Bu ağrı sol kola ve çeneye doğru yayılma gösteriyor mu?
EVET / HAYIR
  • Ağrıyla birlikte soğuk terleme, mide bulantısı var mı?
EVET / HAYIR
  • Ağrı ile birlikte nefes darlığı, baş dönmesi, baygınlık hissi yaşıyor musunuz?
EVET / HAYIR
  • Anne ve babanızda kalp hastalığı; sizde şeker hastalığı, yüksek kolesterol var mı?
EVET / HAYIR
  • Daha önce kalp krizi geçirdiniz mi?
EVET / HAYIR
YORUMLAMA:
Bu sorulardan çoğunluğuna cevabınız evet' cevabı verdiyseniz, muhtemel kalp krizi geçiriyor, ya da geçirme ihtimaliniz olabilir.

Bu durumlarda öncelikle acil yardım çağırmanız veya en yakın sağlık kuruluşuna başvurmanız gerekir.

SORULARLA KALP KRİZİ

Kalp ölümleri hızla artıyor, bunun sebebi nedir?
Her şeyden önemlisi toplum olarak bu ölümlere genetik yapımız ve
değişen yaşam şeklimiz sebep oluyor. Hareketsiz bir yaşam sürdürüp
egzersiz, spor yapmıyoruz. Dengeli beslenmiyoruz. Sigara içiyoruz.
Bütün bunlar kalp kaynaklı ölümlerin artmasına sebep oluyor.
Sağlıklı kalbi olan da kalp krizi geçirir mi?
Daha öncesinde kalp ile ilgili muayene olup, sonuçları normal çıkan
hastalarda kalp krizi görülebilmektedir. Ancak bu oran düşük olup
genelde büyük bir üzüntü, heyecan veya ani stresle birliktelik gösterir.

Gençler arasında kalp ölümlerinin artmasının nedeni nedir?
işsizlik veya yoğun iş temposu, sosyal statü, sigara, yanlış beslenme,
stres gibi unsurlar çok etkili. Özellikle yoğun tempoyla çalışan genç
işadamlarının kalp sağlığına dikkat etmeleri gerekir.

Kalp krizi nasıl belirti verir? Ne kadar süre önce belirtiler baslar?
Bazen hiç belirti vermeyebilir, ilk belirti bir kalp krizi olabilir ve
geçirilen krizle kişi hayatını kaybedebilir. Bazı durumlarda ise kalp
krizi geçirilir ve kişi hiç farkında olmaz. Daha sonra yapılan tetkiklerde
tesadüfen rastlanılır. Bu son durum şeker hastalarında daha sıktır.Bu
grup hastalığa toplumda gizli gelişen kalp hastalığı denmektedir ve
kalp hastalığı mevcut kişilerde % 20'lik bir grubu oluştururlar. Kalp
krizi genellikle boyuna, kola ve sırta yayılan göğüste baskı ve yanma
ile kendini gösterir.

Kalp krizi geçiren biri kriz anında ne yapmalı?
Yalnız başınaysa öncelikle panik yapmamalı; eğer kullandığı kalp
ilacı (dilaltı) varsa önce onu içmeli; bir kanepeye uzanmalı ve
ayaklarını yüksek bir yere koymalı; 10 dakika sonra ağrı geçmediyse,
dilaltı ilacından yeniden almalı. Eğer ağrı dinmiyorsa, bir ambulans
çağırıp, dış kapıyı açarak kanepeye uzanıp sakince beklemeli.

Ailede kalp hastalığı hikayesi olanlar nasıl tedbir almalı?
Kalp hastalığı açısından düzenli kontrollere gitmeli ve yaşam tarzına
dikkat etmelidir.

Büyük üzüntü kalbi hasta eder mi?
Kalbin en büyük düşmanlarından biri adrenalindir. Adrenalin
korku,heyecan ve üzüntü gibi durumlarda yükselir. Adrenalin
yükselmesine sebep olan durumlar bir kalp krizini tetikleyebilir.
Erkekler neden daha çok kalp krizi geçiriyor?
Genetik, hormonal ve de çevresel faktörlerin yol açtığı bir durum.
Menapoz öncesi bir kadın kendinden 10 yaş genç bir erkekle kalp
hastalığı açısından eşit riske sahiptir. Menapoz sonrası kadınlardaki
kalp hastalığı riski artmakla beraber hiçbir zaman erkeklerin sahip
olduğu risk düzeyini geçmemektedir.

Bu Konu ile ilgili diğer konularımız:

KALP KRİZİ NEDİR
KALP KRİZİ TEDEVİSİ NASIL YAPILIR

KALP KRİZİ TEDAVİSİ

KALP KRİZİ TEDAVİSİ NASIL YAPILIR:

Bir kardiyoloji merkezinde, koroner yoğun bakım şartlarında tedavi yapılmalıdır.
Hastanın başvuru zamanı ve geçirilen kalp krizinin tipine göre tedavi şekli değişebilir.
Hastaneye erken başvurmak tedaviye daha iyi cevap alınmasını sağlar.
Standard ilaç tedavisi yanında; koroner anjiografi sonrası PTCA+stent, trombolitik tedavi denilen pıhtı eritici spesifik ilaç tedavisi ve gerekirse acil ameliyat uygulanan tedavi yöntemleridir.
Tedavide başarı oranı %80'in üstündedir.

HASTANE AŞAMASI:

Acil servise ulaştığınız zaman acil hekimi sizin durumunuzu değerlendirdikten sonra hızlı bir EKG ( elektrokardiyografi) çektirecektir.
Bir kalp krizi geçirip geçirmediğiniz büyük olasılıkla bu şekilde anlaşılacaktır. Bazı durumlarda EKG tek başına kalp krizi tanısı koymak için yeterli olmayabilir. Böyle durumlarda kan tetkikleri istenir. Gerekli görülürse EKG ve kan tetkikleri tekrar edilebilir ve kesin tanı için hasta müşahade altında tutulabilir.
Kalp krizi tanısı konulduğu andan itibaren hasta takip için koroner yoğun bakım ünitesine alınır. Geçirilen kalp krizinin şekline göre ilaç tedavisi veya koroner anjiografi kararı alınır. Anjiografi sonrası balon- stent uygulanması veya acil by-pass kararları alınabilir. Anjiografi planlanmayan hastalarda standard ilaç tedavisi ile birlikte kalp damarında oluşan pıhtıyı eritmeye yönelik özel geliştirilmiş ilaçlar kullanılır.
Kalp krizi ile birlikte kalp fonksiyonları önemli oranda bozulabilir. Erken tanı ve tedavi ile hasar gören kalp dokusu miktarı en aza indirilir.
Tedavi sırasında hayatı tehtit edici ritm bozuklukları, kalp yetersizliği, solunum yetersizliği gelişebilir, ihtiyaç duyulan durumlarda hastalara geçici kalp pili takılabilir. Solunum yetersizliğine giren hastalar solunum cihazına bağlanarak takip edilirler.
Başarılı bir şekilde tedavi gören hastalar genellikle 48 saat sonunda takip için koroner yoğun bakımdan servise transfer edilirler.

Bu Konu ile ilgili diğer konularımız:

KALP KRİZİ NEDİR
SORULARLA KALP KRİZİ

KALP KRİZİ

KALP KRİZİ NEDİR?
Kalbi besleyen koroner damarların ani tıkanması sonucu oluşan klinik durumdur.

Kalp krizi önemli bir hastalık mıdır?
Kalp krizi geçiren hastalarda ölüm yüzdesi %35-40'a kadar çıkmaktadır. Kalp krizi geçiren hastaların % 20'si bir sağlık kuruluşuna başvurmadan kaybedilmektedir, Kalp krizi tanısıyla hastaneye başvuran ve tedavi altına alınan hastalarda ölüm yüzdesi %8'e kadar düşmektedir.

Kalp krizi bulguları nelerdir?
Göğüs ağrısı, soi kol ağrısı, göğüste sıkıntı hissi, nefes darlığı, çarpıntı, terleme, halsizlik, bulantı, kusma, bas dönmesi, baygınlık, ani bilinç kaybı görülebilir.
Tanısı nasıl konulur? Muayene, elektrokardiyografi, kan tetkikleri, gerekirse ekokardiyografi ile tanı konulur.

Kalp krizi anında ne yapılmalıdır?
Kalp krizini düşündürecek şikayetleri olan bir kişi en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalıdır. Şikayetleri ciddi ve hareket edemeyecek durumda ise yatay pozisyonda uzanmalı, mümkünse bir aspirin çiğneyip yutmalı, kalp hastalığı için tedavi alıyorsa dilaltı almalı ve sağlık kuruluşuna nakil için yakınlarından veya 112'den yardım istemelidir.

hangi yaşlarda sık görülür?
Genel olarak 40 yaşın üstündeki kişilerde daha sık görülmekte ve yaşla bu sıklık artmaktadır. Yine de son dönemde kalp krizi görülme yaşı gittikçe düşmektedir.

Önceden belirlemek mümkün müdür ?
Risk faktörlerinin ortaya konması ve muayene, EKG, kan tetkikleri, efor testi, ekokardiyografi, sintigrafik tetkikler, çok kesitli bilgisayarlı tomografi, gerekli görülürse koroner anjiografi gibi testlerle koroner kalp hastalığı tanısı konulup, kalp krizi riski önceden tahmin edilebilir.

Ani üzüntü, heyecan, stres kalp krizine yol açar mı?
Koroner kalp rahatsızlığı olan, kalp damarlarında yağ plakları gelişen birinde; ani psikolojik stres bu plaklarda çatlama ve pıhtı birikimine yol açarak bir kalp krizine yol açabilir.

RİSK FAKTÖRLERİ:
Erkek cinsiyet, ileri yaş, ailede kalp hastalığı olması, şeker hastalığı, hipertansiyon, kolesterol değerlerinin yüksek olması, sigara, aşırı alkol alımı, şişmanlık, senil ( hareketsiz ] yaşam, stres, kalp hastalığı tanısı konan kişiler, felç geçiren kişiler.
Kalp krizi açısından risk faktörlerine sahip kişilerin kontrol için bir kardiyoloji merkezine başvurması ve gerekli kontrollerini yaptırması oluşabilecek bir kalp krizi riskini en aza indirecektir.

KRİZ GEÇİRİRKEN NE YAPMALI?

Kalp krizini düşündüren ağrınız olursa aşağıdaki uygulamaları yapmanız önerilir:

* Paniğe kapılmayın,
* Eğer yalnız değilseniz hemen uzanın,
* En yakın ambulans sistemini arayın ve durumu bildirin,
* Eğer yakınınızda sizi sağlık kuruluşuna hızla ulaştıracak bir ambulans sistemi yoksa, yakınlarınızdan sizi yürütmeden en yakın hastaneye ulaştırmalarını isteyin.

Bu Konu ile ilgili diğer konularımız:
KALP KRİZİ TEDEVİSİ NASIL YAPILIR
SORULARLA KALP KRİZİ

ANEVRİZMA NEDENİ NEDİR?

26 Şubat 2009 Perşembe

Anevrizma ateroskleroz (atardamarların içindeki kalınlaşma ve daralma) nedeniyle oluşabilir. Ateroskleroz geliştikçe atardamar duvarları kalınlaşır, hasarlanır ve normal iç yüzeylerini kaybeder. Atardamarın bu hasarlanmış kısmı içindeki kanın basıncıyla gerilebiür veya balonlaşabilir. Böylece anevrizma oluşur.
Anevrizma aynı zamanda atardamarın içindeki sürekli yüksek kan basıncı dolayısıyla da oluşabilir.
TAA göğüste oluşan bir travma ile (örneğin araba kazası sonucu oluşan travma) oluşabilir. Marfan sendromu gibi bazı tıbbi durumlar da anevrizmaya neden olabilir.

Anevrizmaların bulgu ve işaretleri tipine, yerleşimine ve patlayıp patlamadığına veya vücuttaki diğer yapılarla ilişkisine bağlıdır. Anevrizmalar yıllar boyunca herhangi bir şikayete yol açmaksızın oluşup büyüyebilir.

ABDOMİNAL AORT ANEVRİZMALARI Çoğu AAA'lar yıllar boyunca yavaşça büyürler ve patlayana kadar herhangi bir şikayete yol açmazlar. Bazen doktorlar muayene sırasında hastanın karnında nabız veren bir kitle farkedebilirler. Eğer şikayete yol açarlarsa, bu şikayetler sırtta veya karnın kenarlarında derin batıcı tarzda ağrı, karında saatler veya günler boyunca süren sabit yanıcı ağrı, ayaklarda soğuma veya uyuşma şeklindedir. Eğer AAA patlarsa şikayetler karnın alt kısmında veya sırtta ani ve şiddetli ağrı, bulantı ve kusma, ciltte terleme, baş dönmesi ve ayağa kalkınca artmış kalp hızı şeklinde olur.

TORASİK AORT ANEVRİZMALARI Torasik aort anevrizmaları büyüyene veya patlayana kadar şikayete yol açmayabilirler. Ortaya çıkan şikayetler çenede, boyunda, sırtta veya göğüste ağrı veya öksürük, ses kısıklığı veya nefes almada zorluk şeklindedir.

PERİFERİK ANEVRİZMALAR
Periferik anevrizmalarda ortaya çıkan şikayetler, boyunda, kolda veya bacakta hissedilen nabız veren kitle, kol veya bacak ağrısı, egzersiz krampı şeklindedir.
Anevrizmalar rutin fizik muayene sırasında şans eseri bulunabilirler. Sıklıkla anevrizmalar göğüs veya karın ağrısı gibi başka nedenlerle yapılan ultrason, röntgen veya bilgisayarlı tomografi sırasında şans eseri bulunurlar. Anevrizma tanısı koymak için röntgen, ultrason, bilgisayarlı tomografi, magnetik rezonans görüntüleme, anjiografi gibi yöntemler kullanılır.


RİSK FAKTÖRLERİ:
1. Atardamarlarda yağ depolanması
2. Sigara içenler 8 kat daha fazla riske sahiptirler.
3. Aşırı kilo veya obezite
4. Aort anevrizması, kalp hastalığı veya atardamarların diğer hastalıkları için aile hikayesi.
5. Aort duvarını zayıflatan bazı hastalıklar (Marfan sendromu, tedavi edilmemiş sifilis, tüberküloz)
6. Araba kazası sırasında göğüs darbesi gibi travmalar.
7. 35-60 yaşları arasında ciddi ve kalıcı yüksek kan basıncı
8. Kokain gibi uyarıcı ilaçların kullanımı.

Bu kouyla ilgili diğer konularımız:
ANEVRİZMA NEDİR?
ANEVRİZMANIN TEDAVİSİ

ANEVRİZMANIN TEDAVİSİ

Özellikle küçük olan ve ağrıya neden olmayan anevrizmalar dikkatli gözlem ile tedavi edilebilirler. Diğerleri büyümeyi engellemek ve komplikasyonları engellemek için tedavi edilmelidirler. Tedavinin amacı anevrizmanın büyümesini, diğer vücut yapılarına zarar vermesini, patlamasını engellemeyi ve hastanın normal günlük aktivitelerine devam etmesini sağlamaktır.

TEDAVİ SEÇENEKLERİ:
ilaçla tedavi ve cerrahi, anevrizmaların iki tedavi şeklidir, ilaçlar cerrahiden önce veya cerrahinin yerine kullanılabilir, ilaçlar kan basıncını azaltmak, kan damarlarını rahatlatmak ve patlama riskini azaltmak için kullanılırlar. Eğer anevrizma büyükse ve patlama riski varsa cerrahi önerilir. Eğer anevrizmalarda diseksiyon gibi bir komplikasyon gelişmişse acil cerrahi gerekir.

ANEVRİZMA TİPLERİNE GÖRE TEDAVİ:

AORT ANEVRİZMALARI Aort anevrizmaları için tedavi önerileri,anevrizmanın boyutuna göre belirlenir. Erken tanı konulan küçük anevrizmalaryakın takip ile tedavi edilebilirler. Eğer aort çapı küçük ise Ocm'den az) ve herhangi bir şikayeti yoksa yakın takiple 5-10 yılda bir muayene gereklidir. Eğer aort çapı 3-4 cm arasındaysa hasta yılda bir kez ultrason yapılması için doktora gelmelidir. Eğer aort çapı 4-4,5 cm arasındaysa her 6 ayda bir test yapılmalıdır. Eğer aort çapı 5 cm'den büyükse veya yılda 1 cm'den fazla büyüme varsa en kısa zamanda cerrahi yapılmalıdır.

PERİFERİK ANEVRİZMALAR Çoğu periferik anevrizmalar şikayete neden olmazlar. Çok nadiren patlarlar. Periferik anevrizmaların tedavileri şikayet olup olmamasına, anevrizmanın yerleşim yerine ve atardamardan kan akımının engellenmediğine bağlıdır. Dizin arkasındaki 2,5 cm'den büyük bir anevrizmada genellikle cerrahi gerekir.

Tüp greft yerleştirilmesi ile asendan anevrizma tamiri Eğer aort kapakçığı normal, aort kökü genişlememiş ve anevrizma asendan aortta ise anevrizma tamiri tüp greft yerleştirilmesi şeklinde yapılır.

Aort kapakçığı korunarak yapılan anevrizma tamiri Eğer Anevrizma tedavisi için eğer ameliyat gerekli ise anevrizmanın yerleşimine, boyutuna ve aort kapakçığının fonksiyonuna göre ameliyat şekline karar verilir. mümkünse aort kapakçığını değiştirmek yerine aort kapakçığını koruyarak ameliyat yapmak tercin edilir. Bu tip bir işlem aort kökü anevrizmatik olan ve aort kapakçığında yetmezlik bulunan fakat aort yaprakları şekil olarak normal olan hastalarda uygulanabilir.

Kompozit aort kökü değiştirilmesi Eğer hastalarda aort kökü ile beraber aort kapakçığının da değiştirilmesi gerekiyorsa kompozit aort kökü değiştirilmesi operasyonu yapılır. Bu ameliyatta yapay bir tüp damarın içine yapay bir aort kapak daha önceden yerleştirilmiştir ve aortayı değiştirmek için kullanılır.

Aort arkı cerrahisi Aort arkı cerrahisi teknik olarak oldukça zordur. Bu cerrahi sırasında beyni korumak için dallı bir greft kullanılır, vücut soğutulur (hipotermik dolaşım arresti), ve antegrad serebral perfüzyon denilen bir işlem ile beyne oksijenden zengin kan gönderilir.

Torakoabdominal anevrizma tamiri Torakoabdominal aortayı içeren anevrizmaların tamiri kompleks ve geniş bir cerrahi işlem gerektirir. Cerrahinin potansiyel bir komplikasyonu spinal kordu besleyen atardamarların bu bölgeden çıkması nedeni ile spinal kordun beslenmesinin bozulmasıdır.

Stent greft yerleştirilmesi lendovasküler tamir Bazı durumlarda, ve asendan aortayı içermeyen bazı anevrizmalarda stent greft tamiri diye bilinen yeni bir tamir yöntemi vardır.

Abdominal anevrizma tamiri için minimal invazif bir tedavi yöntemidir. Bu tarz stent greft yerleştirilmesi bu iş için yeterli donanıma sahip merkezlerde yapılabilir. Hastanemizde bu işlem başarı ile gerçekleştirilmektedir. Abdominal aort anevrizması tamiri Abdominal aort anevrizmalarının cerrahi tedavisinde tüp greft yerleştirilmesi yapılır. Bazı durumlarda iliak arterler de anevrizmatik ise pantolon greft kullanılır.

Bu kouyla ilgili diğer konularımız:
ANEVRİZMA NEDİR?
ANEVRİZMA NEDENİ NEDİR?

ANEVRİZMA NEDİR?

Anevrizma bir atardamarın duvarındaki anormal balonlaşmadır. Atardamarlar oksijenli kanı kalpten vücudun diğer kısımlarına taşıyan damarlardır. Yeteri kadar genişleyen bir anevrizma vücutta genellikle ölümcül olan kanamalara neden olacak şekilde patlayabilir.
Çoğu anevrizmalar aort damarında oluşurlar. Aort kanı kalpten vücudun geri kalanına taşıyan ana damardır. Anevrizmalar aynı zamanda beyin, kalp, boyun , dalak, diz arkası, ve vücudun diğer taraflarındaki damarlarda da oluşabilirler. Eğer beyindeki bir anevrizma patlarsa inmeye neden olabilir.

ANEVRİZMA TİPLERİ:

Anevrizma Tipleri; aort anevrizması, serebral anevrizmalar ve periferik anevrizmalardır.

  1. AORT ANEVRİZMALARI Çoğu anevrizmalar aortada oluşur. Aorta, kanı kalpten vücudun geri kalan kısmına taşıyan damardır. Aorta kalbin solventrikülünden gelir ve göğüs ve karın boşluğu boyuncailerler. Aortik anevrizmaların 2 tipi; torasik aortik anevrizmalar [TAA) ve abdominal aortik anevrizmalardır. İAAA]
  2. TORASİK AORT ANEVRİZMALARI Aortanın göğüs boşluğundaki kısmında oluşan anevrizmalar torasik aort anevrizmalarıdır. Aort anevrizmalarının dörtte biri PAA'dır. Çoğu TAA'lar çok büyüseler dahi şikayete neden olmazlar. TAA'lı hastaların sadece yarısında şikayet ortaya çıkar. Günümüzde TAA'lar eskiye göre daha sık bulunurlar çünkü göğüs bilgisayarlı tomografileri daha sıklıkla yapılmaktadır.
  3. ABDOMİNAL AORT ANEVRİZMASI Aortanın karın içerisindeki bölümünde oluşan anevrizmalar abdominal aort anevrizması olarak adlandırılır. Aortik anevrizmaların dörtte üçü AAA'dır.
  4. PERİFERİK ANEVRİZMALAR Aortanın dışındaki atardamarlarda oluşan anevrizmalara periferik anevrizmalar denir. Periferik anevrizmaların yaygın yerleşim yerleri dizin arkasında ilerleyen atardamar (popliteal arter), kasıktaki ana atardamar (femoral arter) ve boyundaki ana atardamardır (karotid arter).
Bu kouyla ilgili diğer konularımız:
ANEVRİZMANIN TEDAVİSİ
ANEVRİZMA NEDENİ NEDİR?

BEBEKLER NEDEN AĞLAR? (GAZ SANCISI)

Susamış ve acıkmış bir bebek ağlar.
• Altını ıslatmış bir bebek rahatsız olur ve ağlar. • Kullanılan bezlerden dolayı tahriş olmuş ya da pişiği olan bebek ağlar.
• Üşüyen bebek ağlar.

Diş çıkartan bebek ağlar.
• Çeşitli hastalıkların verdiği rahatsızlık bebeği ağlatır.
• Uykudan uyandıran sıçrama ve kas hareketleri bebeği ağlatır.
• 3 hafta ile 3 aylık arasındaki bebeklerde aşırı gaz veya barsak spazmı ile birlikte gelişen ağrı linfantil kolik) bebeği ağlatır.
• Bebeklerde sindirim sistemi yeterince gelişmediği için laktaz enzimi eksikliği görülür. Bu durumun yarattığı gaz (infantil kolik) sancısı bebekleri ağlatır

İNFANTİL KOLİK (GAZ SANCISI) NEDİR?

infantil kolik; sağlıklı, iyi beslenmiş bebeklerde açıklanamayan sinirlilik ve ağlama dönemleriyle ortaya çıkar. Ağlama yoğun olabilir, kısa sürebilir ya da saatlerce devam edebilir. Ataklar genelde tipik olarak öğleden sonra ve akşamüzeri oluşur. Ancak günün herhangi bir saatinde de ortaya çıkabilir. Bu durum genellikle doğumdan sonraki 2.-3. haftada başlar ve 3.aydan itibaren sona erer. Bazen daha da uzun sürebilir.

İNFANTİL KOLİK NEDENLERİ?

Bebeklerin sindirim sistemleri ve sinir sistemleri tam gelişmediği için, ilk üç ay aldıkları besinleri gerektiği gibi sindiremezler ve kendilerini sakinleştirme yetisine sahip değillerdir. Sebepsiz ağlarlar. Bu nedenlerle birlikte beslenirken ve ağlarken yuttukları hava da gaz sancısının artışına neden olur. Ayrıca yeni doğanların sindirim sistemleri tam gelişmediği için laktaz enzimi eksikliği görülür. Laktaz enzimi, ince bağırsakları döşeyen hücreler tarafından oluşturulan bir enzimdir. Laktaz eksikliği (Laktoz Intoleransı) bebeklerin ve çocukların süt ya da süt ile üretilmiş ürünleri sindirememesine neden olur. Laktaz enzimi eksikliğine bağlı olarak gaztkolikl sancısı oluşur. Laktoz Intoleransı (Laktaz eksikliği), infantil koliğin önemli sebeplerinden birisidir.

İNFANTİL KOLİKLİ BEBEKLERİN HAREKETLERİ:

• Sürekli ve yüksek sesle ağlarlar.
• Yüz ifadeleri kızgındır.
• Ağlarken sert ve şiş bir karına sahiptirler.
• Ayaklarını karınlarına doğru çekerler.
• Yumruklarını sıkarlar.
• Uykuya dalmakta zorlanırlar.
• Uyku düzenleri bozulur.

İNFANTİL KOLİK SANCISI NASIL GİDERİLİR? DAVRANIŞSAL YAKLAŞIM:

• Bebek; kucakta, pusette, yatağında, hamakta, altı haftalıktan büyükse otomatik bebek salıncağında ritmik şekilde sallanabilir. Ancak, çok sert sallamanın boyunda zedelenmeye yol açabileceği unutulmamalıdır.
• Bebeğin kucağa alınıp annenin/bakıcının göğsüne yaslanmış şekilde ve ona sarılarak sıkıca tutulması bebekte güven hissi uyandırır. Bu arada sırtına hafifçe vurularak yapılan femas da yararlı olabilir.
• Annenin/bakıcının sırt üstü yatarak bebeği kendi gövdesi üzerine yüzükoyun yatırması ile bebek kısa bir süre sakinleşebilir.
• Bebeğin daha sık ve mümkün olduğu sürece anne sütü ile beslenerek, tok olması sağlanmalıdır. Anne sütü dışında beslenen bebekler için kullanılan biberon deliklerinin uygun büyüklükte olmasına dikkat edilmelidir.
• Bebek arabası ile gezdirilebilir.
• Bebeğe müzik dinletmek ya da şarkı söylemek bebeği rahatlatabilir.
• Bebeğe ılık banyo yaptırılıp ardından masaj yapılması, okşanmaktan ve dokunulmaktan hoşlanan bebekler için sakinleştirici olabilir.
YARDIMCI ÜRÜNLER:

• Doktorunuz veya eczacınızın tavsiyesine göre bitkisel içerikli ürünler kullanabilirsiniz.
• Laktaz enzimi içeren ürün kullanarak bebeğinizin henüz gelişmemiş sindirim sistemini destekleyebilir ve ağlamasını durdurabilirsiniz.
MASAJ UYGULAMASI:

Spazm çözebilecek bitkisel içerikli yağlarla masaj yaparak bebeğinizin
rahatlamasını sağlayabilirsiniz.

CİLDİNİZ KAÇ YAŞINDA ( TEST )

24 Şubat 2009 Salı

Yüzünüzü günde kaç kez temizlersiniz?
1 kez (1 puan)
2 kez (2 puan)
3 kez (0 puan)


Çizgiler ilk nerenizde basşladı?
Göz çevresi (2 puan)
Dudak çevresi (1 puan)
Boyun (0 puan)

Annenizin cildi nasıl?
Hala pürüzsüz (2 puan)
Çizgili (1 puan)
Çok çizgili (0 puan)


Sigara içiyor musunuz?
Evet (0 puan)
Hayır (2 puan)


Güneşlenme alışkanlığınız?
Sıksık güneşlenirim (O puan)
Ara sıra güneşlenirim (1 puan)
Hiç güneşlenmem (2 puan)

Yiyecek seçiminiz genellikle:
Dengeli beslenme (1puan)
Dengesiz ve saglıksız (0puan)
BoL çeşitli (2puan)

SONUÇ:
12-11 puan arası: Bravo! Cildiniz sizden daha genç!
10-7 puan arası: Cildinizin yaşı ile fiziksel yaşınız aynı!
6-0 puan arası: Cildiniz sizden daha yaşlı

KRİOTERAPİ ( YARA DONDURMA )


Krioterapide, donma derecesi çok düşük bazı gazlar uygulanarak vücudun bir bölgesi istenilen soğutulma derecesine getiriliyor. Bu sayede güneş etkisiyle oluşan kahverengi yaşlılık lekeleri, et benleri, siğiller, virüs enfeksiyonlarının izleri başarıyla gideriliyor.
Krioterapiyle cildin yüzeyindeki istenmeyen oluşumların kaybolması sağlanıyor. Uygulanan endikasyonlarda başarı oranı çok yüksektir. Uygulama süresi çok kısadır. Herhangi bir lokal anestezi ya da cerrahi girişim gerektirmez. Kullanılan gaz, cildin yüzeyine sprey ya da dokundurma sistemiyle saniyelerle ifade edilebilecek kadar kısa süre uygulanır. Lezyonun özelliğine göre bir ya da birkaç seans yeterlidir. Uygulama sonrasında bir sızı olabilir. Krioterapi uygulandıktan sonra uygulama bölgesinde bir kızarıklık oluşur, iyileşme süreci vücudun onarım süreci kadardır. Kişide soğuğa karşı aşırı duyarlılık ya da önemli bir sistemik hastalığın bulunması durumunda krioterapi uygulanmıyor.

CİLT TEDAVİSİNDE KULLANILAN DOLGU MADDELERİ

Yaşın ilerlemesi ile birlikte gelişen kırışıklık ve istenmeyen çizgilerden kurtulmak ve yüzü biçimlendirmek için yapılan tıbbi yöntemlerden birisidir.
Bu tip uygulamalarda esasen cildin yapısında bulunan yalnız zamanla azalan ve vücut tarafından doğal olarak kabul edilen dolgu maddeleri cilt altına enjekte edilir.
Dolgu madde enjeksiyonları son derece pratiktir. Uygulamalar ortalama 15-30 dakika gibi kısa sürelerde gerçekleşir. Uygulamalar ağrılı olmadığından lokal veya genel anestezi gerektirmez ancak hasta istediği takdirde uygulamadan önce lokal anestezik kremler kullanılabilir.

LAZER EPİLASYON

Lazer epilasyon, vücutta istenmeyen tüylerin, lazer ışığı kullanılarak yok edilmesidir.
Milisaniyeler seviyesinde cilde uygulanan lazer ışığı, cilt dokusuna zarar vermeden geçerek kıl kökündeki pigmentlere nüfuz eder. Kıl kökü tarafından emilen bu enerji, ısıya dönüşerek kıl kökünü tekrar büyüyemeyecek şekilde tahrip eder. Hemen hemen vücudun bütün bölgelerine lazer epilasyon uygulaması yapılabilmektedir
Ortalama olarak 5-8 seans, kalıcı çözüm için yeterli olmaktadır. Lazerin ürettiği enerji bir dalgaboyu ışıktır. Cilde zarar vermeden geçerek kıl köküne ulaşan bu ışık, vücutta herhangi bir artık bırakmaz. Uygulama sonrasında cilt üzerinde, birkaç saat içerisinde geçmek üzere hafif bir güneş yanığına benzeyen bir yanma hissi oluşabilir. Lazer epilasyon uygulamasının kalıcı bir yan etkisi yoktur. Kökleri tahrip edilen kıllar bir daha çıkmamaktadır. Lazer epilasyon uygulamasının güvenli ve etkin bir şekilde yapılması için kişinin kıl ve cilt tipine göre değişen değerlerle yapılması büyük önem taşımaktadır. Güvenli, kalıcı, ve kısa sürede tamamlanan bir tedavi için cilde gönderilecek ışınının dokuya zarar vermeden kıl kökünde maksimum tahribat yapması gerekmektedir. Bu nedenle lazer uygulamaları uzman hekimler tarafından yapılmalıdır.

PELLING

Deriyi canlandırmak, gençleştirmek, görünüşünü iyileştirmek için bazı kimyasal solüsyonların uygulamasıdır. Bu tedavide deriye, yüzeyel tabakaların ayrılmasına ve soyulmasına neden olan kimyasal bir asit uygulanır.
Yüz, boyun, göğüs, eller ve kollara doktorun seçimi ve hastanın derisinin durumuna göre bir asit solüsyonu seçilerek hastane şartlarında uygulanabilir. Deri, yağlarından arındırıldıktan sonra tedavi alanına uygulama yapılır.
Peeling 5-10 dakikalık bir işlemdir. 2-4 haftalık aralar ile tekrarlanmalıdır. Peeling etkilerinin cilt üzerinde fark edilebilmesi için en az 6-8 seans uygulanmalıdır.

NASIL YAPILIR:
Bir bardak alın, Bardağın yarısını dolduracak şekilde pirinç unu koyuyorsunuz. Üzerini sıcak su (çok sıcak olmayacak) ile tamamlıyorsunuz.Gereken kıvama gelmesi için karıştırmanız gerekiyor. Sonrasında yüzünüze kalın bir tabaka halinde sürüyorsunuz. 10 dakika yüzünüzde bekletiyorsunuz. 10 dakika sonunda yüzünüzü yavaş yavaş yıkıyorsunuz. Bir yandan da parmaklarınızın uçları ile dairesel hareketler yapmanız gerekiyor. Cildinizin derisinin soyularak, yenilendiğini göreceksiniz. Yüzünüzü tamamen yıkadıktan sonra ise kurulayıp, nemlendirici krem sürüyorsunuz.

DİKKAT ETMENİZ GEREKEN ŞEYLER:

  1. Cildinize peeling uygulamadan önce, yüzünüzü mutlaka temizlemelisiniz. Eğer mümkünse, siz de benim gibi sıcak bir banyo sonrası uygularsanız daha iyi sonuç alırsınız.
  2. Cildiniz çok sivilceli ise peeling uygulamanız sakıncalı olabilir. Eğer ufak tefek sivilceleriniz var ise, o bölgeleri hariç tutarak uygulayabilirsiniz.
  3. Gerek cilt maskeleri olsun, gerekse tonik kullanımlarında olsun, aynı şekilde peeling uygulamalarında da göz ve çevresi ile temas uygun değildir.
  4. Hassas bir cildiniz var ise, peeling uygulamasını gerek olmadıkça kullanmayın.
  5. Sizlerle paylaştığım bu peeling karışımını sadece yüz bölgeniz için uygulayın.
  6. Peeling uygulamasını gece yatmadan önce yapmanız daha uygun olur.
  7. Peeling den sonra cildinize, süt veya nemlendirici krem sürmelisiniz.
  8. Peeling uygulamalarını sıklıkla değil, haftada en fazla bir kez kullanmalısınız.

BOTOKS (Botulinum toksini)

Botox (Botulinum toksini), Clostridium botulinum adlı bakteriden elde edilen bir toksindir.

Botox, sinir uçlarında iletimi sağlayan maddelerin salınımını engelleyip, sinirler ile sinirlerin ulaştığı organlar arasındaki iletimi durdurarak etkisini gösterir. Mimik kaslarının yıllar boyunca çalışması, üzerini örten deri üzerindeki kıvrımları belirgin hale getirir ve böylece yüzdeki dinamik çizgilenmeler ortaya çıkar. Botoks, ter bezlerine uygulandığında, ter bezleri ile sinir uçları arasındaki iletim de durdurularak ter bezlerinin çalışması azaltılabilir. Vücudun en çok terleyen bölgeleri, avuç içleri ve koltuk altı bölgesidir. Aşırı terleme ve buna bağlı ter kokusu şikayeti olan kişilerin terleyen bölgelerine bolox uygulandığında şikayetlerinde düzelme sağlanır. Botoks'un sağlık üzerine ciddi bir yan etkisi yoktur.

CİLDİMİZİ TANIYALIM

Parmağınızı cildinizde gezdirin. Cildinizin yağlı bir tabakayla kaplı olduğunu fark edeceksiniz. Bu tabaka, sebum ve sudan oluşan cildin koruyucu tabakasıdır. İşte bu koruyucu tabakanın içerisindeki sebum yani yağ oranı cilt tipinizi belirler. Eğer sebum oranı az ise cildiniz kuru; fazla ise yağlı; normal ve dengeli ise normal ve karma cilttir.

1. Kuru cilt: oldukça incedir ve gözenekleri çok küçüktür.
2. YAĞLI CİLT: Kalındır ve gözenekleri çıplak gözle rahatlıkla görülecek kadar genişlemiştir
3. KARMA CİLT Yağlı ile kuru arasındaki cilttir: ne yağlı, ne kurudur. Alın, burun ve çene (T bölgesi ) yağlı; yanaklar normal veya kurudur.
4. NORMAL CİLT: Normal cildin gözenekleri optimal açıklıktadır. Rengi pembedir. Görünümü taze ve sağlıklıdır. Dokununca yumuşak ve pürüzsüzdür.

Ciltte yaşlanmaya, sivilcelere, yaralanmalara ve güneş ışınlarının olumsuz etkilerine bağlı olarak ortaya çıkan kırışıklık, leke, şekil bozukluğu gibi estetik kusurların düzeltilmesi için bir çok yöntem var.

Göğüs Hastalıkları Bölümünde Yapılan Tanısal İşlemler


Solunum fonksiyon testi (spirometri): Başta astım ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı gibi bir çok akciğer hastalığının tanı, tadavi ve takibinde kullanılan solunum fonksiyon testi cihazımız ile dinamik ve statik akciğer volümleri, bronkodilatasyon testi, diffüzyon kapasitesi ölçümü ve bronkoprovakasyon testi yapılabilmektedir.

Alerjik deri testi; Alerjik hava yolu hastalığı düşünülen hastalarda alerji nedenini saptamak amacıyla alerjik deri testleri yapılmaktadır.

Plevra ponksiyonu (torasentez); Akciğer zarları arasında su toplaması saptanan hastalarda tanı ve tedavi amacıyla iğne aracıyla sıvı alınabilmektedir.

Plevra biyopsisi; Akciğer zarı hastalıklarının tanısında özel iğne ile girilerek biyopsi alınabilmektedir.

Bronkoskopi; Fiberoptik bronkoskopi ile akciğer tümörleri saptanmakta ve bronş lavajı, fırçalama biyopsi, transbronşial biyopsi ve transbronşial iğne aspirasyon biyopsi gibi yöntemlerle patalojik tanı için örnekler alınabilmektedir. Hastanemizde, bronkoskopi ile alınan ve birçok hastalığın tanı ve takibinde oldukça yarar sağlayan bronkoalveolar lavaj örneklerinin, gerektiğinde mikrobiyolojik, patalojik ve flovv sitometrik incelenmesi yapılmaktadır.

Non-invaziv mekanik ventilasyon; solunum yetmezliği olan hastalarda PAV Vision denen cihazla nefes borusuna tüp takmaya gerek kalmadan ( Entübasyon ) maske ile solunum desteği verilmektedir. Başarı ile uygulanan bu yöntemle birçok hastanın solunum cihazına bağlanması önlenebilmektedir.

BRONKOSKOPİ

Bronkoskopi birçok akciğer hastalığının tanı ve tedavisinde kullanılan çoğu kez lokal anestezi altında uygulanan endoskopik bir yöntemdir.
İlk kez 1897 yılında Gustav Killian tarafından uygulanan bronkoskopi, 1970'li yıllarda Ikeda tarafından geliştirilerek cihazın (bükülebilir)fleksibl olması sağlandı. Bu sayede bronkoskopi lokal anestezi altında hastaya fazla bir rahatsızlık vermeden uygulanabilir hale geldi. Ayrıca Ikeda'dan sonra fleksibl bronkoskoplar giderek daha da gelişerek bronş ağacının daha ileri noktalarına kadar ulaşabilme özelliği kazandılar.

AKCİĞER KANSERİNDE ROLÜ:

Bronkoskopi akciğer kanserlerinde göğüs filmi, bilgisayarlı tomografi ve balgam tahlili ile birlikte değerlendiriliyor. Erken evrede akciğer kanserinin tanısının konulmasını sağlıyor. Hastaların şikayetlerinin artığı dönemde hekime geldiği belirtiliyor ve '40 yaş üstündeki herkes yılda bir kere akciğer filmi çektirmesi öneriliyor. Ancak bu genellikle uygulanmıyor. Hastalar uzun zamandır öksürük şikayeti olmasına rağmen çok geç geliyorlar. Eğer akciğer kanserini birinci evrede yani 3 santimetre boyutunda iken yakalanırsa hastanın 5 yıl içinde yaşama şansı yüzde 80'i buluyor, ikinci evrede bile yakalansa hastanın yaşama şansı artırılmaktadır.

KİMLERE YAPILMALI:

Tanı amaçlı:
♦ Akciğer grafisinde herhangi bir lezyon saptanıp diğer yöntemlerle tanı konulamamış olgularda,
♦ 2 haftadan uzun süren ve KBB uzmanı tarafından doğrudan ses tellerinin bir hastalığı düşünülmemiş ses kısıklığı varlığında,
♦ Akciğer grafisi, tomografi, alerji testleri, solunum fonksiyon testleri ile incelenmiş ancak bir neticeye ulaşılamamış uzun süredir devam eden kronik öksürük varlığında,
♦ Öksürükle birlikte kanlı balgam ya da kan tükürme durumunda,
♦ Nefes darlığı yakınması ile başvurup yapılan incelemelerde nefes darlığını açıklayacak bir tanıya ulaşılamamış olgularda,
♦ Nefes alıp verme esnasında özellikle belirli bir akciğer alanında hışıltılı solunum duyulan ve bunu açıklayacak başka bir neden saptanamayan olgularda,
♦ Nefes borusuna yabancı bir cisim kaçıran hastalarda,
♦ Göğüs travmaları ve yaralanmalarında, tanısal bronkoskopi yapılmalıdır.


NASIL YAPILIR?

Bronkoskopi randevusuna hastanın endoskopi hemşiresi tarafından tansiyonu, nabzı kontrol edilir. İşlemi uygulayacak Göğüs Hastalıkları uzmanı tarafından tekrar görülen hastaya damar yolu açılır. Öksürük refleksini azaltmak amacıyla boğaz ve ağzınıza lokal anestetik ilaç püskürtülür. Damar yolu ile rahatlatıcı ve uyku verici olan ilaçlar uygulanır. FOB işlemi sırasında hastanın tamamen uyutulması mecbur kalınmadıkça istenmemektedir çünkü hasta işlem sırasında istendiği şekilde nefes alış verişlerini ayarlayarak doktora yardımcı olabilmeli hem de bir sıkıntı hissederse doktoru uyarabilmelidir. Bu işlemler tamamlandıktan sonra hastanın sıklıkla burnundan bronkoskopi aleti yavaş yavaş ilerletilerek hava yollarına girilir. Bu sırada hastanın nefes alış verişlerinde hiç bir engel oluşmadığı gibi hem aletin içinden hem de ayrıca ağıza veya buruna takılan oksijen kanülünden rahatça nefes alma imkanı vardır. Bronkoskopu doktorunuz uygun yönlendirerek bir video kamera sayesinde sağ ve sol bronş sistemini her bir lobu ayrı ayrı olarak görerek inceleyecektir. Bronkoskopi süresi yapılan işleme göre değişmekle beraber 15-25 dk kadar sürmektedir.

BUNLARA DİKKAT EDELİM:

İşleme en az 6 saat açlık sonrası gelinmelidir ancak: Epilepsi, yüksek tansiyon, kalp hastalığı, gibi önemli rahatsızlıklar için kullandığınız bir ilacınız varsa bunları normal saatinde az miktarda su ile yutunuz. Şeker hastalığı için gerekli ilacınızı işlem sabahı almayınız, işlem sonrasında izin verilecektir.
Kan sulandırıcı ilaç düzenli kullanılıyorsa doktorunuza önceden bilgi veriniz, kullandığınız ilaca göre yeterli süre öncesinden kesilecektir.
Alerji öyküsü varsa veya yukarıda bahsedilenler dışında önemli bir hastalığınız, ilaç kullanımınız varsa doktorunuza bilgi veriniz.

Allerjik Rinit

23 Şubat 2009 Pazartesi


Allerjik rinit, toplumun hiçte küçümsenmeyecek bir bölümünde rastlanan ve son derece yaygın olarak görülen bir hastalıktır.
Mevsimsel allerjik rinit kendisini her yıl belirli bir zamanda ortaya çıkan aksırık, kaşıntı, burun akıntısı ve burunda tıkanma gibi bulgularla belli eder. Bir de yıl boyu devam eden, mevsimsel allerjik rinitle benzerlik gösteren allerjik rinitten bahsedebiliriz. Burada burun mukozasının şişmesine (konjestiyon] bağlı tıkanma daha belirgindir. Ev antijenlerinin en yaygını olan ev tozu akar¬larının mevsimi, evler kış boyunca kapalı kalıp iyi havalandırılmadığı sürece devam eder.

ALLERJIK RİNİTTE NE YAPMALI:
Allerjik rinit tedavisinde, doktorunuzun izleyeceği yol ya ilaçla tedavi yada immünoterapi yani allerji yapan ajan veya ajanlara karşı hassasiyetin azaltılması (desansibilizasyon) olacaktır. Bu iki yöntemin yanında evdeki evcil hayvanların uzaklaştırılması, çevre kontrolüne yönelik vakumla temizleme, havayı filtre ederek temizleyen sistemler ve havalandırma (air conditioning) gibi tedbirler de ihmal edilmemelidir. Hastalardaki belirtileri aşağıdaki gibi gruplandırabiliriz:
  1. Aksırık
  2. Kaşıntı
  3. Burun Akıntısı
  4. Burunda Tıkanma ( Konjestiyon )
  5. Kuruluk Hissi
Doktorunuzun uyguladığı tedavinin yeterince yararlı olabilmesi için hastada yukarıdaki sıralamış olduğumuz belirtilerden hangisinin ön planda olduğunun bilinerek ilaç seçilmesi önem kazanmaktadır. Örneğin bir grup hastada öncelikle burun akıntısı, bir başka grupta burun tıkanıklığı yada aksırık, kaşıntı gibi belirtiler ön plandadır.

Astım ve Alerji

ASTIM VE ALERJİLERİN ERKEN BELİRTİLERİ:

• Ailede astım ve allerji olduğu biliniyorsa
• Bir yıl içinde en az 3 kez hırıltı ve göğüsten solunum sırasında gelen ıslık benzeri ses atağı olmuş ise
• Her çocuğun koştuğu- oynadığı kadar efor sarfetmesine rağmen çabuk yoruluyor ve yorgunlukla birlikte öksürük nöbeti ya da göğüste hırıltı başlıyorsa
• Nezle veya grip gibi enfeksiyonlar çok uzun süre devam ediyor ve ardından öksürük nöbetleri başlıyorsa,
• Atopik dermatik ya da egzama olarak adlandırılan ve dirsek çukurları, diz arkası ve boyun gibi özel alanları tutan kaşıntılı deri hastalığı gelişmişse,
• Kan tahlillerinde bazı allerji ile ilgili parametreler (örnek: eozinofil sayısı, immünglobulin E gibi) hep yüksek çıkıyorsa,
• Geceleri burun tıkanıklığı ve ağızdan nefes alma şikayetleri başlamışsa,
• Geniz eti büyümesi (adenoid hipertrofisi) problemi ile karşı karşıya kalmışsanız,
• Sık sık sinüzit veya orta kulak iltihabı atakları oluyorsa
• Orta kulak iltihabı"kulakta sıvı var" ya da "kulak zarında çökme var" gibi tanımlamalarla ifade ediliyorsa
• Sabah uyanınca ard arda birçok kez hapşırma oluyor ve öğlene kadar nezle hali devam ediyorsa
• İlkbaharda aylarca süren burun kaşıntısı, hapşırma, gözlerde kaşıntı ve sulanma gibi şikayetler ortaya çıkıyorsa,
• Ve bu şikayetler klasik antibiyotik, antigribalya da öksürük şurubu gibi tedavilere rağmen iyileşmiyorsa


Lütfen bir allerji uzmanına başvurun ya da doktorunuzdan sizi bir allerji uzmanına yönlendirmesini rica edin.

Astım


Astım akciğerlere kadar olan hava yollarını ( Bronşları ) etkileyen bir hastalıktır.
Bu hava yolları soluduğumuz havayı burundan itibaren akciğerlere kadar ulaştırır. Sağlıklı bir kişide bu soluma olayı kolayca gerçekleşir, astımlı bir kişide ise bazı dönemlerde soluma zorluğu meydana gelir. Astım atağı sırasında bronşlar ( hava yolları ) daralır ve havanın geçişi zorlaşır.

ASTIM BULGULARI:
Öksürük: Astımın sık bir bulgusudur.özellikle gece öksürüğü olur.
Vızıltı: Astım nöbetinin sık karşılaşılan bir bulgusudur.
Akciğerdeki hava daralmış bronşlardan dışarı çıkarken
zorlandığı zaman nefes verirken duyulur.
Sık Soluma: Astım nöbeti sırasında daralmış ve içi mukus
ile dolmuş bronşlarda soluk alıp verme işi zorlaştığından
hasta daha sık nefes alıp verebilir
Göğüs Duvarı Derisinde Çekilmeler: Göğüs duvarında kaburgalar arasındaki deri ve boynun önündeki deride içe çekilmeler olabilir

KOMPLİKASYONLAR:
Hastalık çok uzun yıllardan beri var olsa da uygun tedavi ile akciğer fonksiyonları normale yakın olarak korunabilir.
Astımda sorun bronşlarda olmasına rağmen bir çok astımlıda üst solunum yolları (burun, boğaz, sinüsler] ve kulaklar ile ilgili problemler eşlik edebilir. Astımlı çocuklarda sıklıkla kronik burun tıkanıklığı olur ve buna bağlı olarak kulak enfeksiyonları ve sinüzit meydana gelir. Astım bazı psikolojik problemlere neden olabilir. Ağır astımı olan çocuklarda okul devamsızlığı, spor etkinliklerine katılamama ve astım atağı sırasında acil olarak hastaneye başvurular bu duruma neden olabilir. Uygun tedavi alan bir çocukta astım kontrol altına alınarak bu problemlerin olması önlenebilir.

TEDAVİ:
Astım tedavisinde kullanılan ilaçlar temel olarak solunum yoluyla alınır ve bu ilaçlar 2 grupta ele alınabilir. Birinci grupta semptom giderici yani hastayı rahatlatıcı ilaçlar yer alır. Etkileri 1-2 dakika içerisinde başlar ve hastanın nefes darlığı, hırıltılı solunumu, öksürüğü azalır ya da kaybolur. İkinci grupta ise hastalığı tedavi eden ya da bir başka deyişle kontrol altına alan ilaçlar yer alır. Bunların büyük bir kısmı solunum yoluyla kullanılmakla beraber tablet yada enjektabl bazı ilaçlar da, gerektiğinde bu amaçla kullanılabilir.