DEPRESYON

22 Mart 2009 Pazar

Bir süredir eskisi gibi değilsiniz. Sabah çok erken saatlerde uyanıyor, bir daha da uykuya dalamıyorsunuz (ya da geç saatlere kadar uyuyor, yataktan çıkmak istemiyorsunuz). Güçlükle kalkıyorsunuz, rahat bir uyku uyuyamıyorsanız işe gittiğinizde kendinizi işe veremiyorsunuz; çok çalışmadığınız zamanlarda bile yorgunluk hissediyorsunuz, işin kötüsü daha birkaç hafta öncesine kadar işten çıktığınızda kendinizi rahatlamış hisseder, özellikle hafta sonları kendinizi kırlara, deniz kenarlarına atardınız; belki sinemaya gider ya da ailenizle yemeğe çıkardınız.
Ama artık hiçbir şey sizi neşelendirmiyor; eskiden zevkle yaptığınız şeylere karşı ilginizi kaybettiniz, içinizden yemek yemek bile gelmiyor (ya da yemek yemekten başka bir şey düşünemiyorsunuz). Kendinizden hiç memnun değilsiniz, işlerin hep kötüye gitmesinin sorumlusu da sizsiniz. "Zaten hep böyle oldu, hayatım hep hatalarla geçti" diye düşünüyorsunuz.

Depresyon Klinik Tanısı:
işte bu tabloya psikiyatride depresyon diyorlar. Depresyon tanısı koyabilmek için en az iki haftalık bir dönem sırasında işlerin eskisinden daha kötüye gitmesi ile birlikte aşağıdaki belirtilerden en az beşinin bulunması ve bunlardan en az birinin depresif ruh hali ya da ilgi kaybı/zevk alamama olması gerekir.

Depresyon tanısı için aranan belirtiler:

  • Hemen her gün, yaklaşık gün boyu süren depresif (çökkün) ruh hali (üzgün görünüm ya da ağlama)
  • Hastanın eskiden yaptığı işlerden zevk alamaması, her şeye karşı ilgisini kaybetmesi
  • İştahın artması ya da azalması (buna bağlı olarak önemli ölçüde kilo verme ya da alma)
  • Hemen her gün uykusuzluk ya da fazla uyuma
  • Hemen her gün huzursuzluk, yerinde duramama ya da hareketsizlik
  • Hemen her gün yorgunluk ya da enerji kaybının olması
  • Hemen her gün kendini değersiz hissetme ya da suçluluk duyma
  • Hemen her gün düşünme ya da yoğunlaşma yetisinde azalma veya kararsızlık
  • Tekrarlayan ölüm düşünceleri, intihar fikirleri veya tasarılarının olması
Depresyon Ayırıcı Tanısı:
Depresif (çökkün) ruh haliyle başvuran kişiye depresyon tanısı konmadan önce bazı rahatsızlıklardan ayrımının yapılması gerekir. Bunların başında diğer tıbbi durumlar, alkol ya da uyuşturucu madde kullanımı ve diğer psikiyatrik hastalıklar gelir. Hastanın ayrıntılı hastalık ve sağlık hikayesinin alınması, fizik muayenesinin ve laboratuvar tetkiklerinin yapılması sonucunda gripal enfeksiyondan başlayarak tiroid işlevlerinde bozulmaya, romatizmal hastalıklara, tümörlere kadar depresif ruh haline neden olabilecek diğer bozukluklar dışlanır. Çeşitli ilaçlar da depresyona neden olabilirler; kortizon, bazı kalp ve tansiyon ilaçları, yatıştırıcılar, antibiyotikler gibi.

Ayrıca depresyonun diğer ruhsal hastalıklardan ayırıcı tanısı yapılır, ama elbette depresyon diğer ruhsal hastalıklarla birlikte de bulunabilir. Örneğin, depresyon manik depresif bozukluğun (iki uçlu hastalığın) bir yüzü olabilir. (Bu tür durumlarda tedavi önemli ölçüde farklılaşabilir ve manik bir atağın önceden tespiti ve tedavisi için hastanın titiz bir şekilde takip edilmesini gerektirir.)
Dahası, depresyon şizofreni gibi psikotik bozukluklarda, (panik bozukluk, saplantılı bozukluk, yaygın kaygı bozukluğu gibi) kaygı bozukluklarında, yaşam olaylarına tepki olarak ortaya çıkan ve genellikle kısa süreli olan uyum bozukluklarında ortaya çıkabilen bir tablodur.
Kimi kayıplardan sonra yaşanan yas genellikle depresyon olarak kabul edilmez, ancak yasın şiddeti, süresi ve hastanın yas sürecini yaşama biçimi (değersizlik, suçluluk duyguları ve intihar fikirleri gibi belirtilerin bulunması) ek bir depresyon tanısını gerektirebilir.

Depresyon Tedavisi:
Depresyonun gerek psikoterapisi, gerekse ilaçla terapisi yüz güldürücüdür. En iyi sonuçlar, iki tedavi biçiminin birlikte, yeterli dozda ve yeterli sürede uygulanması halinde alınmaktadır.

Son yıllarda, diğer psikiyatrik hastalıklarda olduğu gibi, depresyonun ilaçla tedavisinde de büyük mesafeler kat edilmiştir. Yine diğer psikiyatrik hastalıklarda olduğu gibi, depresyonun da dünya çapında giderek yaygınlaşması ve toplumsal maliyetinin artması, hastaları günlük hayatlarını bozmadan, en az yan etkiyle tedavi edecek ilaçların geliştirilmesi çalışmalarına hız kazandırmıştır.

Nitekim bugün depresyon tedavisinde kullanılan ilaçların büyük çoğunluğunun yan etkileri çok azdır; hasta bu ilaçları alırken uyku, sersemlik gibi sorunlar yaşamadan günlük hayatını devam ettirebilir. Ayrıca bu ilaçların hep korkulduğu gibi bağımlılık yapıcı etkileri yoktur.

Depresyon tedavisinde yaşanan en önemli sorunlardan biri ilaçların yeterli dozda ve sürede kullanılmamasıdır.
Bu nedenle, tedavinin türüne, kullanılan ilacın dozuna ve etkinliğine, ne kadar süre kullanılacağına, ne zaman etkisiz bulunup değiştirilmesi, ne zaman yeterli bulunup bırakılması gerektiğine mutlaka bir psikiyatr denetiminde karar verilmelidir.

Depresyon tablosu iyileşse bile, hastalığın tekrarlamaması için, tedavinin uygun bir süre devam ettirilmesi gerekir. Bilişsel-davranışçı terapilerden dinamik psikoterapilere kadar geniş bir yelpazedeki psikoterapi türleri depresyonda etkilidirler. Kimi zaman grup terapileri, aile veya eş terapileri gibi tedaviler de eklenebilir ya da tek başlarına kullanılabilirler.

Tedavinin ayaktan yürütülemediği bazı hallerde (tedaviyi reddetme veya aşırı düşkünleşme, yoğun intihar düşünceleri, psikotik belirtilerin bulunması gibi) hastanın hastaneye yatışı gerekebilir.

İlaç tedavileri ve psikoterapilerin yetersiz kaldığı kimi durumlarda elektroşok tedavisi depresyonun en etkili tedavi yöntemlerinden biridir.

0 yorum: